30 Aralık 2009 Çarşamba

Seneye Görüşürüz(ha ha ha)

Allah var, 2009 senesi kötü geçti dersem yalan olur.

Yani evet sıkıntılıydı ama hedeflerimize ulaşmanın verdiği keyifler ve o keyif öncesi sıkıntılardı var olanlar. Belki de bu yüzden çok çabuk geçti gibi geliyor bana.

Sene başında kendime liste yapmıştım ve şimdi listeme bakıyorum da çoğunu gerçekleştirmişim. Bu sene kocaman bir aferini hak ettim. (Demek ki kocaman bir dilim çizkek yiyebilirimJ)

Bu sene de liste yaptım. Aslında daha çok bu sene neler istediğimi listeledim.

İlk sırada kesinlikle kendim, çocuklarım ve sevdiklerim için sağlık.

Sonra aşkın en güzel hali.

Üçüncü sırada güzel dostluklar

Dördüncü sırada istediğim 7 serisi bir BMW

Beşinci sırada verilecek 40 kilo daha.

Altıncı sırayı bol bol seyahat alıyor

Yedinci sıramda iş atılımlarım var

Ve son olarak, kimseye muhtaç etmeyecek azlık ile azdırtmayacak çoklukta para.

Hııım güzel bir liste oldu.

Umarım bu yeni yılda Allah listelerimizin çoğunu hatta mümkünse tümünü verir.
Umarım keyifli bir yıl olur.
Umarım mutluluk bu sene alışkanlığımız olur.

Hepinize şimdiden İYİ YILLAAARRRRRR.

Bilgen,aşkınengüzelhali

21 Aralık 2009 Pazartesi

Gece Uzun Da...

21 Aralık… Yani en uzun gece.

Ne zamandır ilişkinizi canlandırmak için bir şey yapmamışsanız, bugün tam o gündür.

Mesela bir mesajla başlayabilirsiniz. Örneğin mesaj göndereceğiniz bayan ise,
“Bugün en uzun gece ve gözlerinin derinliklerinde geçirmek istiyorum” gayet merak uyandıran bir mesaj olur ve karşılığında bir kıkırdama alırsınız.

Mesaj göndereceğiniz kişi erkek ise,
“Bugün en uzun gece ve kollarının sıcaklığında geçirmek istiyorum” yazan bir mesaj gönderebilirsiniz. Aslında burada sizin bahsettiğiniz koltukta sarmaş dolaş film izlemek olmasına rağmen, O anlamak istediği gibi anlayacak ve gece için heyecanlanacaktır.

Öğleden sonra ikinci mesaj gelmeli hemen. “lafta bugün en kısa gün. Ama sensiz geçmek bilmedi” (her iki cinsiyete de uyan bir mesajdır)

Aslında bu öğleden sonra mesajı ablalar üzerinde çok etkili olacaktır da, abiler biraz daralabilir. J

Ve akşam, kesinlikle keyifli bir yemek olmalı. İlla dışarıda olacak diye bir şey yok.

Güzel bir yemek hazırlanabilir. Kulağı tırmalamayan şarkılar eşlik eder size fonda. Hatta şarkının birinde kalkıp iki tur dönüp gülebilirsiniz bile.

Sonra kahvelerinizi alıp koltuğa gömülürsünüz. Bu gece Ezel var. Kesin %90 nınız seyrediyordur. Diziyi seyredersiniz. (Şahsi tercihim güzel bir dvd ama size kalmış tabii)

Diziyi seyrederken ablanın ayaklarını ovmak +50 puan kazandırır. Size yaslanmış olan abinin omuzlarını ovmak ise +20 puan. (Masajı fazla abartmamak lazım. Lakin uyku getirebilir)

Ve sonra güzel birkaç söz heyecanı arttıracaktır.

Artık geriside size kalmış canım. Ne de olsa gece uzun.

Bilgen,geceuzundaaşknerde

17 Aralık 2009 Perşembe

Yeni Yıl Yeni Yıl Yeni Yıl (Amin)

Bugün Muharrem 1.

Yani hicri yılbaşı.

Din büyüklerimizin bize öğrettiğine göre bugün yeni bir yılın ilk günü olduğundan, sadaka vermek, fakir fukara gözetmek pek sevaptır.

Mesela biz evimizin bolluğu bereketi olsun, ağız tadımız hiç bitmesin diye, bugün 1 paket tuz- 1 ekmek ve 1 paket pirinç yada bulgur alır pişiririz.

Allah kazadan beladan korusun diye de en az 3 fakir fukaraya sadaka veririz.

Aslında bu bahsettiğim şeyler ne kadar güzel adetler.

Yeni yılımız iyi geçsin diye, evimizde yemekler pişiriyor ve yediriyoruz. O gün etrafımızdaki fakiri fukarayı kolluyoruz. Sadaka dediğin nedir ki? Bir paket pirinç de sadakadır, 5 tl de sadakadır, bir kediyi beslemek bile sadakadır.

Yapılanlar aslında ne kadar küçük ama damlalar buluştuğunda gölleri denizleri oluşturuyor.

Bugün aynı zamanda Mevlana Hazretlerinin Allah’a kavuşma günü. (Seb-i Aruz)

Ne mübarek bir perşembedir bu.

Yeni yılınız mübarek olsun, Mevlana’mızın mekanı cennet olsun, akşama pilates var kaslarım gergin olsun.

Bilgen,huşuiçinde

“Ne fark eder kör insan için elmas da bir cam da
Sana bakan kör ise, kendini camdan sanma” (Mevlana)

Not: Verecek birini bulamazsanız sadakanızı bana gönderin ben dağıtırım.

11 Aralık 2009 Cuma

Bu Sabah Yağmur Var

Dondum kaldım.

Uzun zamandır bir şarkının sözleri bu kadar derinden etkilememişti beni. Şimdi bakıyorum öyle çok şaşalı sözlerde değil ama nedense bana çok dokundu.

“Ahh ulan” dedim, “adamlar sevdikleri kadınlar için neler yazıyorlar; bense hâlâ ilişkiler, evlilikler ve erkekler üzerine yazı yazıp duruyorum. Abla adamı aşık etmiş kendine bir de üzerine şarkı yazdırtmış. Offf offffff”

Birde bu sabah kalktım yağmur yağıyor.

Berekettir yağmur di mi?

Allah bereketi, mutluluğu, aşkı bol bir hafta sonu versin.

Hayırlı cumalar

Bilgen,yazkızımkereviz

9 Aralık 2009 Çarşamba

Eziyetin Baş Harfi "P"

Dediler ki, seanstan çıktığında günün bütün yorgunluğu, stresin akıp gidiyor. Kendini çok dinç ve enerji dolu hissediyorsun. Ayrıca hoplayıp zıplamadan, oturduğun yerde yapıyorsun her şeyi.

Zayıflamamdan sorumlu devlet bakanı Zerrin Hanımcım da pilatese gitmemi söyleyince, deneyelim bari dedim.

Aktif arkadaşım Sırma’nın önerisi ile onun gittiği mekâna gittik.

Yere halımsı şeyleri serdiler. Hepimiz bir halının üstüne geçtik. Ortaya da benim üçte birim kadar bir kızcağız geçti.

- Yeni başlayan arkadaşlar nefes alışverişlere dikkat etsinler. Sizler son beşleri yapmasanız olur. İlk günden yormayalım sizi dedi.

Kızın bu sevgi dolu hali ve güler yüzü içimi ısıtmadı değil ama lavuk ısınma hareketlerinden sonra yaptırdığı hareketlerde “acıyor” diyenlere “acısın” , “acıyacak tabi” , “kopmaz merak etmeyin” gibi zalim sözleri ile o güler yüzünün altında bir şeytan olduğunu gösterdi.

Bir ara burnumdan halımsı şeye ter pıt pıt damlarken Sırma’ya baktım. Sırma gayet rahat bütün hareketleri yapıyor. Dedim bende bir sorun var herhalde. Ama bir insan parası ile kendine bu kadar eziyet etmez be kardeşim.

Dersten çıktığımda zaten bacaklarımı hissetmiyordum. Bugün ise vücudumda varlığını bilmediğim ne çok kasım olduğunu fark ediyorum her hareket ettiğimde. Eğer bu kaslar gerçekten çalışıp güçlenecekse iki sene podyumlardayım.

Napalım acı olmadan güzellik olmuyor.

Bilgen,taşşşşşşş

7 Aralık 2009 Pazartesi

Hepinize İtirafımdır

Genelde güneşli bahar günlerini kapsayan hafta sonlarında, annemde bir temizlik tutkusu başlardı. İlla bir yerleri deşme, yer değiştirme, toparlama ihtiyacı hissederdi ve bu ihtiyacına işkence ederek beni de dahil ederdi.

Zaten haftada bir Nuran Teyze gelip evi temizliyorken, neden benim güneşli bir hafta sonum çayırda çimende kıkırdayarak değil de annemle vileda ve katlama organizasyonları ile geçtiğini anlayamaz ve anneme kızardım. Annem ise

- Bizim yapacağımız temizlik ayrı, Nuran Hanım’ın yapacağı temizlik ayrı. O benim düzenimi ne bilsin, nasıl toparlasın. İleride evin olduğunda anlayacaksın derdi.

Şu ileride anlayacağım şeylerin bir an evvel gelmesi ve geldiğinde ise hiç de onların dediği gibi olmadığını ispatlamak için sabırsızca bekledim ve işte o gün geldi.

Artık kabul etmeliyim ki, benim de şu salondaki çekmeceleri toparlamam, gardırobu bi döküp yeniden düzenlemem, kütüphaneyi kitaplarımın durumuna göre yeniden organize etmem gerekiyor ve bunu maalesef sadece ben yapabilirim. Daha doğrusu sadece ben yapmalıyım.

Ama ne zaman iş yapmak için erken gitsem eve ya da bu işler için bir hafta sonumu boşaltsam, üzerime nasıl bir yorgunluk çöküyor, nasıl üşeniyorum, nasıl mıkırdanıyorum anlatamam. Salonda köşe koltuğuma gömülüyorum, normalde asla seyretmeyeceğim aptal tv programlarını veya salak dizileri izliyorum. Resmen ölü toprağı seriliyor üstüme, elimi kaldıramıyorum.

Çok da istiyorum yapmayı. İstiyorum benimde düzenli çekmecelerim ve eşyalarım olsun. Aradığım şeyi bulabileyim. Hatta çocuklarıma da öğreteyim düzeni.

Ama yok işte olmuyor. Yapamıyorum. Üşeniyorum, yeriniyorum, tembelim.

Bilgen,ohhhsonundaitirafettim.

3 Aralık 2009 Perşembe

Ne Yapsaaammmm

Miskin bir yaz, sıkıntılı bir sonbahar ve gelmek bilmeyen kışla birlikte artık küçük şehir insanları olarak sosyal faaliyetlerimizi düzenler olduk. Yani dağdan kırdan bayırdan daha kapalı mekânlara girmeye ve yalnız başına sahile inip kitap okumalardan grup olarak sinema ve ev ziyareti organizasyonları yapmaya başladık.

Bende dahil olmak üzere bir gurup arkadaşım kışı geçirmek ve soğuk kışın yarattığı anlamsız vakti lehlerine çevirmek için değişik faaliyetlere bakınmaya başladılar.

Artık bende de bu tarz bir bakınma başladı açıkçası. Bugün birkaç kişiyle konuştum neler yapıyorlar diye. Kimisi yogaya gidiyormuş, kimisi yeni bir dil kursuna başlamış.

Ya ne bileyim ben biraz daha değişik bir şeyler arıyorum aslında.

Yeni bir dili öğrenme gayretine tahammül edebileceğimi sanmıyorum. Evet İsviçre’deyken insanların o sevimli aksanları ile konuştukları Fransızca ve İtalyanca pek sempatik gelmişti ama kendimi haftada 3 gün, iş çıkışı bir sınıfa kapanıp “bonjuuuuur” derken düşünemiyorum.

Spor salonu tarzı yerlerde kesinlikle bana göre değil. Kendimi biliyorum en fazla 2 kere gider bırakırım.

Daha bir farklı bir şey olmalı. Ne bileyim kıpır kıpır olmalı. Enerji vermeli bana. Gitmek için can atmalıyım ve gittiğimde çok eğlenmeliyim. Enerji harcayabilirim ya da oturabilirim. Sadece keyifli, komik, rahatlatıcı bir şey olsun; üstümdeki negatif enerjiyi alsın istiyorum.

Var mı bildiğiniz böyle bir şey?

Ne yapsam yaaaaa…

Hadi düşünün, fikir bekliyorum.

Bilgen,ahhbiredahhburdaolsandatangoyagitsek

Ahhh Prenses Ahh

Şu Pamuk Prenses ne şanslı kız ya.

Aptal aptal ev işleri yaparken yaşlı cadının oyununa geliyor ve elmayı yiyor. Zehirleniyor. Gerçek aşkı onu öperse ancak yeniden hayata dönebiliyor. Prens de geliyor, öpüyor ve yeniden hayata dönüyor.

Diğerlerinin işi biraz daha zor. Mesela Sindirella kabakla, fareyle, camdan ayakkabı ile uğraşıyor. Rapunzel saçını uzatıyor adamcağız tırmansın diye, Bell çirkin görünüşlü bir adamla aynı şatoda kalıyor aylarca ve sonunda adamın içindeki güzelliği sevmeyi öğreniyor.

Oysa Pamuk Prenses en rahatı. Uyuyor. Öpücüğü alıp uyandığında da acaba bu prens doğru adam mı diye sorgulamasına bile gerek yok. Çünkü prens büyüğü bozuyor.

Ola ki Pamuk Prenses’in kral babası “Olmaz kızım, onlar bizim denk ülkemiz değiller. Bu adam seni mutlu edemez” dese bile, Pamuk’un vereceği cevap belli “Baba, adam büyüyü bozdu. Daha napsın!!”

Sonsuza kadar o gerçek aşkı gelmese bile yine sorun yok, çünkü uyuyor. Hiçbir şeyin farkında değil. Ohh dön o yana, dön bu yana. Gör rüyanda Alpleri, sıcak çikolataları vs vs vs.

Oysa bir de bize bak.

Güzel olmak zorundayız, akıllı olmak zorundayız, doğru tercihler yapmak zorundayız. Zaman geçiyor, yaşlanıyoruz, daha çok akıllanıyoruz. Beyaz atlı prens diye bir şey olmadığını fark ediyoruz. Hayal kırıklıklarından iki adet Boğaz Köprüsü yapabiliyoruz.

Yazık bize çok yazık.

Bilgen,benartıkprensesolmakistiyorum