30 Aralık 2014 Salı

HO HO HO

Sene oluyor 2015.
Bu tarihi söylerken bile kendimi Yıldız Savaşları filminde bir tarihte hissediyorum.
2015
İnsanın ağzını dolduruyor söylerken.
İnşallah kalbimizi de
Cebimizi de
İliklerimizi de
Ruhumuzu da doldurur. (Neden doldurmasın ki?)
Amin

Bilgen,queentara

21 Aralık 2014 Pazar

Dünya Gerçekten Küçük Mü?

Yıllarrrr yıllaarrr önceydi. Bir sevgilim var.(Düşün ne kadar uzuuuun zaman önce) Nasıl aşığım anlatamam. Gözüm hiçbir şey görmüyor. Midemde sürekli kelebekler, kalbim hep bir çarpıntı halinde. Aradığında heyecandan telefonu açamıyorum.
Küçük şehirdeyiz. Sokakta rahat gezemiyorsun, bir yerde rahat yemek yiyemiyorsun. Nereye gitsek biri ile ya selamlaşıyoruz ya rastlaşıyoruz.
-          Damalı eşşek gibiyiz, nereye gitsek biri çıkıyor karşımıza, diyor. Tabi ben o zamanlar kişisel gelişimdi, nefesti, koçluktu gibi şeylerden bihaber olduğumdan;
-          Neysek onu çekiyoruz; enerjimizi yükseltelim gibi şeyler söyleyemiyorum. Onun yerine kader deyip, daralıyorum, utanıyorum. Valla ünlülerin ne çektiğini o zamanlar anlamıştım.
Mevsimlerden yaz, Açıkhava konserleri başlamış. Hem şehirden biraz uzaklaşalım hem de bizi tanımayan insanların olduğu bir yerde olalım, dedik ve Candan Erçetin’in konserine bilet aldık.
Çıktık yola, nasıl keyfimiz yerinde. Gözlerimizin içi gülüyor. Egosal kimliklerimizi yaşadığımız il sınırında bırakmışız, iki küçük çocuk gibiyiz. Mekâna geldik. Atmosfer nefis, herkes keyifli, kimse dönüp bize bakmıyor, kimse bizimle ilgilenmiyor. Biletlerimizi verdik, yerimizi gördük.
-          Sen yerimize geç, ben bir su alayım, susarsın sen; dedi ve büfeye doğru yürüdü ve ben daha bir aşık oldum.
Kanatlandım ve uçarak yerimize geçtim. Tabi sıranın başındakilerden özür dileyerek yerime geçtim, tam oturacağım, arkadan bir ses;
-          Aaaaa Bilgen Halam da burda. Hallaaaaaa hallaaaaaaa burdayız!!!!
Keşke o an yaşadığım duyguyu anlatacak bir kelime olsaydı.
Dün de ailem ve dostlarla yine İstanbul’a konsere gittik. Kalabalık kuyrukta ilerlerken bir baktım, kuzenlerim. Biraz daha ilerledik, eski işyerimden arkadaşlar. Yerimize oturduk, ön koltukta komşularım. Herkes gülümsedi birbirine, “Dünya ne küçük” dediler.
Ahh be dünya, madem bu kadar küçüksün, ben neden kuzenlerle karşılaşıyorum da Brad Pitt ile karşılaşmıyorum?
Ya ben bu Brad’i gerçekten istemiyor muyum acaba?

Bilgen,aklımdaçılgınsorular

13 Aralık 2014 Cumartesi

Ben İstedim Bir Göz, Allah Verdi Göz Göz

Kocaeli Büyükşehir ya, trafiği de büyük.
Çocukları almak için kırmızı ışıkların, yılbaşı ışıkları gibi gecede parladığı trafiğin içinde gitme çabasındayken “bu artık böyle olmaz” dedim kendi kendime. “Bu trafiğe bir çözüm bulmalıyım”
Bu trafik sorununu kimle görüşsem ki derken, “Nevzat Doğan’a anlatmalıyım bunu” dedim.
Nevzat Doğan İzmit Belediye Başkanı. Kendisini tanımam etmem. Çevremde onu tanıyıp benimle görüştürecek biri var mı bilmem, çünkü hiç sormamışım belediye başkanını tanıyor musunuz, diye. Ayrıca bu trafik işine O mu bakıyor, onu da bilmem. Benim tek bildiğim, iş-ev-çocukların okulu Bermuda Şeytan Üçgenin de habire ya bir billboardda yada bir köprüde, kendisinin yaptığı bir icraatı yada duyuruyu görüyorum. Benim bürokrasi ve politika bilgim sınırlı olduğundan normal vatandaşlık duygumla hareket ettim; kimin yapacağını bilmiyorsan; kimin yapacağını bileni bul. Nevzat Bey trafiği çözemiyorsa bile, kimin çözeceğini biliyordur.
Nevzat Doğan’la görüşme talebimi oluşturdum, Evren’e yolladım.
Ertesi gün, bir kontrol için bir hastaneye gittim.
Koridorun sonundaki odanın zilini çalın, sizi içeri alacaklar, oradaki hemşire ilgilenecek sizinle, dediler.
Koridorun sonuna gittim. Kapıda Nevzat Doğan, yanında 2 adam. Gülümsedim. Girişken bir tip gibi görünmeme rağmen, yanında iki adam olup da onlarla sohbet eden birinin de lafını “dün ben sizinle görüşmek istedim, aa bak karşımdasın” diye de pek bölmem. Ayrıca ben kapıda karşılaşmak istememiştim. Ona anlatabileceğim, beni dinleyip ilgileneceği bir şekilde karşılaşmak istemiştim. Demek daha vakti gelmedi, dedim ve talebimi bir daha gözden geçirip, yeniden ilettim.
Kapıyı açtılar, hemşire beni karşıladı, içeride bir odaya götürdü ve beklememi söyledi.
Oturdum bekliyorum Nevzat Doğan geldi. Selamlaştık.
Aaaa bir baktım, tam istediğim ortam. Sessiz oda, adam karşımda, öyle duruyoruz. Hani demek talebi biraz daha zorlasam, adam diyecek ki “Bilgen Hanım, bir şey anlatacakmışsınız bana, haber geldi” diyecek. Evren’i de o kadar yormamak gerek diye, kendimi tanıtıp, sıkıntıyı Nevzat Bey’e aktardım. Büyük bir kibarlıkla beni dinledi. Süreci ve projeyi anlattı. Vatandaş olarak benim ne yapmam gerektiğini ve kendisinin de ne yapacağını anlattı.
Nevzat Bey gittikten sonra, koltuğa oturdum, arkama yaslandım. Nasıl isteyeceğini bilirsen, olmaması imkansız, dedim kendi kendime ve gülümsedim.
Ahhh sevgili Brad Pitt, dayan çok az kaldı.

Bilgen,deli

1 Aralık 2014 Pazartesi

Eşşeğin Sağlam Kazıkta Mı?

Hayatıma dönüp baktım da bu akşam, inanmadığım hiçbirşeyi yapmamışım. Öz dediğin şey iyiyi, işe yarayanı, güzeli paylaşmak ister. Biz cahilce buluruz ama başım ağrıyor dediğinde, arkadaşının sana verdiği o küçük mavi hap arkadaşın tarafından kullanılmıştır ve işe yaradığı için sana sunuluyordur. (İstisnai durumlar kaideyi bozmaz)
İnandığım şey içinde kimseyi sıkboğaz etmemişim. Ben yolumda yürümüşüm, isteyen yolunu benimkiyle birleştirmiş.
Mesela boşandıktan sonra beni en çok endişelendiren şey, ben ölürsem çocuklarım ne olacak korkusuydu. Hemen onlara “büyüyen çocuk sigortası” yaptım. Öldüğümde kimse yerimi dolduramaz ama en azından bakacak olan kişiye hem aylık para veriyordu hem de çocuklarımın kumbarasına para atıyordu. Evlatlarım bakan kişiden eziyet görseler bile 18 yaşına geldiklerinde “eeee senle mi uğraşacağım bee” deyip, sigortadan parasını alıp kendilerine bir hayat kurabilirlerdi.
Eski eşimle çocukların masraflarını bölüştük ve o sağ olsun okul taksitleri ve harcamalarını üstlendi. Şeytan dürttü beni gene. Bu adam ölürse çocukların okul taksitleri bana kalacak. Evladımdır, sağ omzum yorulsa sol omzumda taşırım ama önlemini almak varken neden yorulayım ki? Eski eşime “okul poliçesi”nden bahsettim. Eğer adamcağız ölürse, üniversite bitene kadar çocukların tüm okul masrafları karşılanacak.
Benim zaten yaptığım iş gereği mesleki sorumluluk sigortam var. Babama, kuzene de yaptım. Benim şeytan yine dürttü beni; eski eşime de yaptırdım. İş bu, kaza olur bela olur. Hele bir de ölümlü kaza olur, sen suçlusun derler, tazminat ödetirler. Adam malı mülkü tazminata yatırmasın çocuklara bir şey kalsın dedim. ( yaa bir tek eski eş evlenir de malı mülkü yeni eşine yaparsa durumuna karşılık bir sigorta bulamadım. Ama araştırıyorum. En kötü ihtimal her sene adama hayat sigortası yaptırıp mirasçısı olarak çocukları göstereceğim)
Bankadan kredi çektiğim için zaten hayat sigortası yaptım kendime. Ölürüm kalırım, daha kırkım çıkmadan banka dayanmasın anamın babamın kapısına. Kuş gibi uçtu gitti desinler.
Arabamın kaskosu, trafiği zaten var.
Evimin daskı var ki deprem en korktuğumuz felaket. Ayrıca eve konut sigortası da yaptım. Tüm gün evde değiliz, hırsızı var uğursuzu var, doğalgazı patlatabilen, suyu açık unutabilen komşusu var. Ayrıca poliçemin içinde evime gelen misafire evimde bir şey olması halinde hastane masraflarını karşılama maddesi de ekledim. Misafirdir şimdi, ayıp olur. Gelecek benim evimde Ahmet’le boğuşurken bacağını kıracak; ben alıp misafirimi hemen en iyi hastaneye götürüp; taburcu olurken “koy cüzdanını cebine burada senin paran geçmez” diyeceğim. Şanım yürüsün.
Kış geldi, okullarda salgın hastalıklar başladı. Çocukları doktora götürüyorsun. Ssklıyız ama üstüne bir ton para veriyoruz. Oturdum hesapladım, şu kadar götürsem şu kadar öderim, poliçenin de bedeli bu. Tamamdır, dedim ve “tamamlayıcı sağlık poliçesi” yaptım.
İşyerimin zaten yangın poliçesi var. Hırsızlıktı, seldi, suydu, terör olayıydı hepsi var. Ayrıca ülkemde artık insanlar tazminat davalarına uyandıkları için beni çalışanıma, müşterime, hatta müşteri olmayıp bir şey sormak için bile işyerime girip ayağı kayıp düşüp kafasını kırıp bana “yerler ıslak o yüzden düştüm, tazminat ödeyecek bana” diyene bile karşı beni koruyacak maddeler koydum.
Bir insan bir mesleği yaptığında bakacaksın, o mesleğini hayatına nasıl yansıtmış. Sigara içme ölürsün, diyen doktorun cebinde sigara mı var? Finans dergilerinde para tüyoları veren köşe yazarı senin banka hesabın kaç haneli?
Herkes ekmeğin karın doğurduğunu bilir ama bir tek ekmeği yiyenin karnı doyar. Bakacaksın, bu adam ekmeğin faydalarını ve doyuruculuğunu biliyor mu, yoksa ekmeği yiyor mu? Yiyen adama yanaşacaksın, çünkü o nasıl yendiğini biliyor.
Yolunuz açık, enerjiniz yüksek olsun.

Bilgen,sigortacınız