30 Aralık 2008 Salı

Nazar Etme Ne Olur, Hisset Senin de Olur

2008 yılına Allah biliyor ya hiç istekli girmemiştim. Gerçekten sıkıntılı ve dertli bir yıl oldu.

Geçen gün Rezzan Kiraz Atv Anahaber programında 2009 yılının çok iyi bir yıl olacağını söylediğinden midir nedir bilmem, garip bir arzu var 2009 yılının başlaması ile ilgili.

Aslında bir neden de, piyasadan para istediğinde, “yılbaşı üstü para yok” lafından da bıkmış olmam olabilir.

Artık neden ne olursa olsun, içimde bu yılın benim yılım olacağı ve her şeyin çooooook güzel olacağına dair süper hisler var.

Hepimize hayırlı bir yıl nasip etsin Allah.

Yeni yılımız kutlu olsun
Bol paralı olsun
Çocuklarımız uslu dursun
Hastalarımız şifa bulsun
Gönlümüzden geçenler bir bir olsun…

Bilgen,nazaretmeneolurhissetsenindeolur

29 Aralık 2008 Pazartesi

Herşeye Rağmen

Bu sabah uyandığımda, ağaçların üzerine bir yılbaşı süsü gibi serpilmiş kar tanelerini görünce, aklıma sevgili dostum geldi ve onu arayarak bu güzelliği paylaşmak istedim.

Sanırım sevgili dostumun ters bir günü idi. Telefonu kapattığımda “nası yani?” diyordum kendi kendime.

Canım sıkkın bir şekilde işyerime geldim. Arabayı park ettim ve birden lapa lapa kar yağmaya başladı.

Beyaz taneler ellerime, burnuma, saçlarıma konuyorlardı. Biliyorum Amerikan filmlerinin etkisi ama kendimi kar küresinin içindeki küçük melekler gibi hissederim ben böyle anlarda. Ellerimi açıp dönmek isterim yağan karın altında. (Bana her gün bayram demiştim di mi?)

Kim ne derse desin, kar insana huzur veriyor. İçindeki bütün sıkıntıların üzerine bir örtü çekiyor ve insanı mutlu ediyor.

Dünde mutluydum; insanoğlunun bütün uğraşlarına rağmen bugün de mutlu olacağım. Çünkü kar yağıyor.

Bilgen,dostlarsağolsun

MUTLUYUM

Bu sabaha çok keyifli başladım.

Gençliğimin ılık rüzgârlarını paylaştığım ama rüzgârın esintisi ile farklı yönlere savrulduğumuz sevgili dostum aradı beni.

Öylesine.

Sadece özledim diye.

Konuşmayalı 5 seneden fazla olmuştu. Ama daha ilk “alo” değişimizde onca yıl kayboldu. Sanki daha dün konuşmuştuk telefonla.

Aklıma eski günler geldi.

Ege sahilinde geçirdiğimiz yaz tatilleri. Kurduğumuz arkadaşlıklar, çocukça düşlerimiz, oyunlarımız, sınav kaygılarımız, platonik aşklarımız, bir hiç yüzünden küsmelerimiz, BMX bisikletlerimiz, ailelerimizden gizlice kiraladığımız motosikletler, geceleri bulunduğumuz yerin tek eğlence yeri olan “Afet Evleri Diskosu” na gidebilmek için kurduğumuz planlar, yalanlar…

Şimdi hepimiz feysbuktayız. O zamanlar benim omuzlarıma bile gelemeyen adamlar, kocaman olmuşlar, adam olmuşlar, bankacı, doktor, işletmeci olmuşlar. O zamanın cadı kızları ise, hanım olmuşlar, avukat olmuşlar, turizmci olmuşlar, anne olmuşlar.

Böylelikle onlu yaşlardan otuzlu yaşlara geçtik.

Ama ben bu sabah, Elif’in telefonu ile yeniden 14 oldum.

Mutlu oldum.

Bilgen,mutluolamayıseviyorum

26 Aralık 2008 Cuma

İYİ Kİ DOĞURMUŞUM

Dün basın tanıtımından eve geldiğimde, yüzümdeki makyajın verdiği ağırlıkla birlikte birkaç saat öncesinin adrenalin patlamasının verdiği yorgunluk hali ile posta kutusuna ilişti gözüm. Kırmızı bir zarf vardı kutuda.

Ben mektuba aşık biriyimdir. Birkaç sene öncesine kadar da, birkaç kişi ile bir fiil mektuplaşmışımdır. (Keşke hâlâ yapabilsem)

Kırmızı zarf, kızımdan geliyordu. Üzerinde postanenin damgası bulunan zarf kızımdan geliyordu.

Zarfı açmadan birkaç dakika elimde tuttum. Gözümün önünde bir gün Elif’in büyüdüğü, okumak için uzak bir yerlere gittiği belirdi ve annesine nostalji olsun diye mektup atmıştı sanki.

Elimdeki poşetleri bıraktım ve hemen zarfı açtım. Okulda yaptıkları yeni yıl kartı idi. Üzerinde kendi yaptığı ve benim ne olduğunu asla bilemeyeceğim bir sanatsal boya çalışması vardı. Geçen hafta eve izin kâğıdı gelmişti, eğitim amaçlı postane ziyareti yapacağız diye. Annem asla gezilere gitmeme izin vermediğinden benim içimde ukdedir, bu sebeple çocuklarımı tüm gezilere gönderme yemini etmişimdir ve izin vermiştim. Meğersem hem postaneyi ziyaret etmişler, hem de hazırladıkları kartları kendi elleri ile postalamışlar.

Kızım haftaya 3 yaşına basacak ve bana ilk kartını gönderdi bile.

Sevincimi ve gururumu, benim gibi kelimelerle dans eden birinin bile anlatması imkânsız.

İyi ki doğurmuşum…

İyi ki okula göndermişim…

İyi ki Elif benim kızım olmuş…

Bilgen,anneolmaktandolayıgururlu

12 Aralık 2008 Cuma

YAZIK OLDU

Yıllar önce Deniz Feneri gönüllüsü olmuştum.

Arife günü beni bir bey aradı ve bayramın üçüncü günü Deniz Feneri için kurban bağışlarını dağıtmaya yardım eder misiniz dedi.

Biliyorsunuz bana rahat batar, Murat’a da battı ve olur dedik.

Bayramın üçüncü günü, sabah dokuz itibari ile Murat adamlarla buluştu ve dağıtılmak üzere 28 adet 3 kg lık kurban bağışlarını aldı. Etlerle beraber dağıtılacak kişilerin adı ve adresleri de verildi.

Murat ile ancak öğlen buluştum ben. Buluştuğumuzda Murat’ta iyilik yapmanın verdiği mutluluk ile gördüğü manzaralar karşısında içine çöken hüzün karışımı bir yüz ifadesi vardı.

Akşam sekize kadar etleri dağıttık.

Dağıtılan her ette biraz daha içimiz dağlandı. Biz bu şehirde yaşıyoruz, eh elimizden geldiğince etrafımızı da kolluyoruz, ama ne bu insanları biliyoruz ne de yoksulluklarını görüyoruz. Adamlar nasıl bulmuşlar bu insanları? Murat’ın tabiri ile resmen nokta atışı yapılmış.

Her ev, “neden yardımlar kesildi?” diye sordu.

Her bu soru karşısında içim acıdı. Böyle güzel bir amaçla kurulmuş ve bu kadar güzel çalışan bir derneğe bu yapılmamalıydı. Bu kadar iyi niyet ve bu kadar güzel duygular bir arada iken kirletilmemeliydi.

Benim söylememe gerek yok ama Allah yiyene cennet yüzü göstermesin. Onlar da öbür tarafta bu insanların beklediği gibi bir bardak su beklesinler.

Bilgen,çokkızgınım

Not: Normalde beddua etmem, ama düşünün ne kadar sinirlenmişim.