15 Ağustos 2008 Cuma

Mübarek Gün

Aslında yarın paşa oğlum Ahmet Berat’ın ve o gün doğup da adı Berat olmuş tüm bebeklerin hicri doğum günü.

Affedilmemiz için tüm kapıların açılacağı, tüm iyiliklerin ve ibadetlerin 1000 kat yazılacağı mübarek gün yarın.

Derler ki Berat gecesi, Yaradan önümüzdeki 1 yıl içinde öleceklerin ve doğacakların listesini verirmiş meleklere. Birçok iyi ve kötü belirlenirmiş bu gecede.

Siz neye ne kadar inanırsınız bilemiyorum ama umarım hepimiz iyiler kısmında oluruz ve umarım Yaradan bu sene de es geçer bizi.

Hayırlı kandiller

Bilgen,iyidoğdunahmeeetttt

12 Ağustos 2008 Salı

Pis Kıskanç

Kıskanç bir insan değilimdir. Ancak şu hayatta 3 şeyi kıskanırım

1) Angelina Jolie
2) Gece sorunsuz uyuyan ve uyanmayan çocuğu olan insanları
3) İlk aşkıyla evlenenleri

Aslında sıralamayı yanlış yaptım. İlk aşkıyla evlenenleri en çok kıskanıyorum. Onlar bir peri masalında yaşıyorlar. Prens ile Prenses birbirlerine aşık olur ve mutlu son ile biter masal. Onlar gökten düşen üç elmadan habersizdir. Oysa diğer insanların başına gökten 3 elma düşüyor. İnsanların aşkları bitiyor. Acı çekiyorlar. Bir daha asla sevemeyeceklerini, o olmadan yaşayamayacaklarını sanıyorlar. Buna inanıyorlar. Sonra karlar eriyor, bahar geliyor ve yeni bir aşk yeniden insanın kalbini hareketlendiriyor. Kelebekler yeniden uçuşuyor midelerinde. İnanamıyorlar. Bir kez daha ha? Bu ne büyük lütuf!!!

Ve eğer kısmet değilse bu da bitiyor. Yeniden yaşanan aşk acısı. Dünyanın sonunun geldiğini düşünmeler, hiç bitmeyecek sandığın gözyaşları. Sonra yeniden gönlüne bahar geliyor ve yeniden aşık oluyorsun. Bakıyorsun ki, bu hep oluyor. Artık gidişatı biliyorsun. Heves ne zaman geçer, aşk ne zaman biter. Daha olgun oluyorsun. Aşk her zaman kalbini çarptırıyor ama filmin sonunu biliyorsun.

Oysa ilk aşkıyla evlenenler için bu yukarıda bahsettiklerimin hiçbiri geçerli değil. Onlar kalplerini ilk çarptırmış olan insanla hayatlarını devam ettiriyorlar. Başka biriyle bu duyguların yaşanabileceğini bilmedikleri için, ona bu duyguları yaşatana daha bir sıkı sarılıyorlar. Sen onlara aşkın bitebileceğinden bahsettiğinde duyduklarına inanamaz şekilde şaşırıyorlar. Günümüzün büyük sorunu “aşkların yapaylığı” onların hiç anlayamadığı bir gerçek. Onlar saf, temiz ve berrak. Aynı olması gereken gibi.

Ve Prens ile Prenses rüya gibi bir düğünle evlenir, sonsuza dek mutlu yaşarlar.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.

Bilgen,şuangelina’nınsuratınaçokpisçakasımvar

9 Ağustos 2008 Cumartesi

Ben Yemek Yerken...

Bir akşam yemeğinde Bağdat’ın bombalanışını seyrettim.

Bir akşam yemeğinde Ankara’da patlayan bombanın acılarını seyrettim.

Bir akşam yemeği sonrası Güngören’in feryadını seyrettim.

Bu akşam yemeğinde ise G.Osetya’nın veya Gori’nin bombalanışını seyrediyorum. Ekranda insanların acıları büyüyor, benimse lokmalar boğazımdan akıp gidiyor.

Ne oluyor bana? Neden bir şey yapamıyorum? Bir Amerikan aksiyon filmi seyreder gibi seyrediyorum gerçek insanların gerçek acılarını. Neden?

Belki onlarda benim seyrettiklerimi seyrettiler bir akşam yemek yerken ve şükrettiler onların başına gelmediği için aynı benim gibi.

Bir kuzenim vardı, Afrikalı çocukları gördüğü için yemek yemeği protesto etmişti. Tüm akrabalar “hassas çocuk” dediler ve o günden beri ona asla bu tarz şeyler seyrettirmediler. Hep kanal değiştirildi o seyretmesin ve etkilenmesin diye.

Şimdi bende kanalı değiştiriyorum, Allah muhafaza seyrederim de insan olduğumu hatırlarım...

Bilgen...

8 Ağustos 2008 Cuma

KELEBEK

Yaşlandıkça tahammül edebildiğim şeyler azalmaya ve değişmeye başladı.

Dizilere bakıyorum. “Hamile olduğumu Ahmet’e söylemeyeceksiniz, bana yemin edin” dedi kız. Aman Allah’ım kesinlikle söylemiyorlar. Aşağılanıyorlar, dışlanıyorlar ama söylemiyorlar. Değer mi bunları çekmeye kardeşim, dünya dönüyor, sen yemininden dönmüşsün çok mu? Ayrıca nedir bu devlet sırrı mı? Hiç mi yaşadığınız yerde dedikodu yapılmıyor? Hiç mi fısıldaşılmıyor? Ayrıca ne demek Ahmet duymasın ya, Ahmet çocuğun babası değil mi? Bu çocuk ile ilgili beraber karar vermeniz gerekmiyor mu?

Peki ben neden bu aptallıkları seyrediyorum?

Çünkü ilk bölümlerinde aşk vardı. Birbirlerinin gözlerine içine sımsıcak bakışlar, ilk el tutuştaki heyecanlar, ilk öpüşmedeki uçuşan kelebekler vardı.

Eee Bilgen Hanım, kelebekler uçmuş işte, neden yine kelebek gelir diye bekliyorsun?

Bilgen,kelebeklernegüzel

4 Ağustos 2008 Pazartesi

...

Ölebileceği hiç aklıma gelmezdi.
Doğduğum günden beri yanımda ama tam yanımdaydı.
Kocasına annesinin ciğeri söktürttüren gelinin, Ayetel Kürsi’yi bilmeyen hizmetçinin, altıntopu olan fakir ile mutsuz zenginin hikâyelerini ondan öğrendim ben.
Kuzenler var ise oturma odasına serilen yer yatağına dizilmiş şekilde, kuzenler yok ise, onun koynunda yatarak; kendi uydurduğu masal kahramanı “Yarımgöt”ün maceralarını ondan dinledim ben.
Bizleri eğlendirmek için “farfelli farafarafelli” diye, saklanan cismi bulma oyunları oynardı bizimle. Emekli maaşına kola ve benzeri ürünler dayanmadığı için torunlar geldi mi, limonatanın içine karbonatı atar karıştırır, köpüren limonatamız bardaktan taşmasın diye deli gibi içme yarışı yaptırırdı bize.
Erkek arkadaşınızı anlatabildiğiniz, nazar olduğunuzda kendinizi okutturabildiğiniz, çocuğunuzu emanet edebildiğiniz, yaşamınızın her anında yanınızda olan çok iyi bir anneanne idi o.
Kimi zaman çok özlediğim, kimi zaman kızıp ölmez de beni öldürür dediğim en yaşlı arkadaşımdı o.
Ama öldü.
Anneanneler ölür müydü ya!!!
Bilgen...