17 Ekim 2008 Cuma

Şişmanım Ama Keyfim Yerinde

Cuma günleri sabah kahvaltımı hafif yapıyorum. Ara öğünümde ise meyve yiyorum ki öğlene midem dolu olmasın.

Saat 12 gibi Bizce’ye geçiyorum. Mutfağa girip bakıyorum. Elanur, kendi elleri ile açtığı çiğböreği kızartıyor oluyor. Hatta benim için özel olarak çiğböreğin kenarlarını kızartıp saklıyor. Diğer bir tencere de ise annem mantıları haşlıyor, bir gözde ise tereyağ , pul biber ve salça kaynıyor.

Keyifle bir masaya oturuyorum, hemen servis açıyorlar bana. Kocaman bembeyaz tabaklarımın içinde nazlı gelinler gibi duruyor bol mantı tanelerim. Üzerlerinde duvak gibi hafif sarımsaklı yoğurdum var. Ve üzerine konan iki kaşık sos ile tamamlanmış mantım geliyor. Hııımm, yumuşacık,sıcak ve acaip lezzetli.

Mantı beni öğlen epey doyurduğu için, çiğböreğimi hemen yiyemiyorum. Tatlım Eloş, annemden gizli benim için saklıyor dolapta ve annem 15:00 civarında eve gittiğinde, Bizce’ye süzülüyorum yine.

Hemen masama geliyor, benim için kızartılmış, sıcacık puf puf çiğböreğim…

Kim ne derse desin, ben cumaları çok seviyorum…

Haydi buyurun gelin bu öğlen beraber keyif yapalımJ

Bilgen,şişmanamakeyifli

16 Ekim 2008 Perşembe

Üçüncü Tür

Bir gurup dertli erkek dostumuz, araba fuarı ile ilgili yazıma cevaben, kadın milletinin de saatlerce alışverişe zaman harcadıklarını ama bunca harcadıkları zamana karşı sadece 1 etek alarak günü sonlandırdıklarını yazmışlar. Madem almıcaklar, neden onlarda zaman geçiriyor demişler.

Benim hatun kısmısı adına cevap vermem pek uygun değil, çünkü ben sanırım üçüncü bir tür olarak onlar tarafından da dışlandım.

Eğer yanımda annem veya annem türünde nefes aldığı zamanın %50 sini alışverişte geçiren biri yoksa, yaptığım alışveriş en fazla yarım saat sürer. Hele kıyafet alışverişlerim daha kısadır. Zaten bildiğim bir mağaza vardır. Hep ona giderim. Kafamda alacağım şey vardır. Mesela siyah pantolon. Değişik birkaç siyah pantolonun bedenime uygun olanını alırım, denerim. Şansım varsa ve hepsi olduysa ve bir de param varsa hepsini alırım. Param yoksa kafama en yatanı alırım. Ama eğer hiçbiri olmuyorsa asla başka şey almam. Örneğin siyah pantolon yerine kahverengi pantolon veya görmüşken alayım bari deyip bir başka ürün. Alacağımı da alınca vitrin bakmam, dolaşmam, vakit harcamam. Çünkü alışveriş bana göre tam anlamıyla vakit kaybıdır. O yüzden de almayacaksam, bakmam.

İşte bu yüzden üzgünüm. Ne hatun kısmısını anlayabiliyorum ne erkek kısmısını…

Bilgen,üçüncütür

14 Ekim 2008 Salı

Araba Fuarı ve Erkek Milleti

Tanıdığım birçok erkek bu aralar ya araba fuarına gidiyor, ya da biletini aldı gidecek.

Bu tanıdığım aklı başında adamların hiçbiri, “cepte para yok ki napcam gidip? Orada aval aval gezinicem, belki de hiçbir zaman alamayacağım arabaların resimlerini çekiceğim. Alamadıktan sonra,boş şeyler bunlar.” demiyor.

Bir sene biraderim beni de kandırdı ve beraber gittik. Aman Yarabbi nasıl bir kalabalıktır o. Görseniz arabalar bedavaya veriliyor da, gidip önden sıra kapılıyor sanırsın. Arabaların bedava verilmesini bırak, bazı arabaların standına çit çekmişler, resmen “heey haddini bil, bu arabaya yakından bile bakamazsın” diyorlar. Ama çitin önünü görsen, bir gurup arkadaş kafalarını çitten içeri uzatmış, arabanın ateş kırmızısı dış rengine 20 cm daha yakından bakmanın tadını çıkarıyor.

O zamanda anlam verememiştim, şimdi de anlam veremiyorum. Alamayacağım bir şeye, bakmak için bu kadar eziyet nedendir?

Üniversitenin ilk yıllarındayım, kuzenlerimden biri İstanbul’a gelmiş, buluştuk. “Hayırdır abi, neden geldin?” dedim. Adam gayet doğal bir sesle, “Araba fuarına geldim. Kendime Mercedes ısmarladım. Ben onyedinci sıradaymışım,6 ay sonra teslim edecekler” dedi.(Tabi o alacağı çift kişilik spor Mercedesi ismi ile söyledi ama ben hatırlayamıyorum) Ahh, ahh, benim pek paraya nazarım deymez ama yanımda bir arkadaşım vardı, sanırım onun nazarı deydi; sevgili abimin arabası Türkiye sınırlarına girmeden daha yengem ikinci çocuğuna hamile olduğunu beyan etti. Ee bizim abimizin de spor araba sevdası, güzel bir aile arabası ile son buldu.

Ee ne derler,nazar etme ne olur çalış senin de olur!!

Bilgen,tekkıskançlığımancelikaculi

8 Ekim 2008 Çarşamba

Eğitim Şart

Üniversiteye başladığım ilk yıldı. İçinde bulunduğum arkadaş gurubundan hafta sonu buluşma kararı çıktı. Pazar günü şu yerde şu saatte diye sözleşildi. Ben şok oldum. Pazar günü dışarı çıkılmazdı ki benim geldiğim şehirde. En fazla ailecek bir yerlere gidilirdi. Arkadaşlarla Pazar günü buluşmak ancak rüyamızda göreceğimiz bir sahneydi. Neyse ki bu huzursuzluğumu birkaç Pazar dışarı çıktıktan sonra attımJ

Şuan yaşadığım hayata bakıyorum, ne kadar gelişmiş fikirlerim, yaşam tarzım, bakış açılarım.

En basiti feyzbuk sayesinde bulduğum ilkokul arkadaşlarım, evli 2 çocuklu ve çalışan kadın halimi gördüklerinde, “eş ve çocuklar hep istediğin şeylerdi. Ama çalışacağını hiç ummazdık” diyor.

Ortaokul arkadaşlarım “Sen çocukları sevmezdin. Hayret nasıl çocuk yaptın? Demek çalışıyorsun da” diyor

Lisedekiler ise, “Senin başarılı bir iş kadını olacağını biliyorduk. Evlilik de çok yakışmış. Ama sen çocukları sevmezdin diye hatırlıyorduk?” diyorlar

Üniversitedekiler ise, “Evlilik ve sen, asla bir arada düşünemeyeceğimiz iki kavram. Çocuğunda mı oldu? Şaka yapıyorsun değil mi?” diyorlar

Demek ki neymiş, adamın okumuşu kadı; kadının okumuşu cadı oluyormuş.

Bilgen,maziiçimdeyara

http://www.thesutlunuriye.blogspot.com/