27 Eylül 2014 Cumartesi

İki Kapaklı Dolabım

Henüz tüm yazlık ve kışlık giysilerimin dolaplarda asılı duracağı kadar büyük bir giyinme odam olmadığından, her Türk kadını gibi, mevsim geçişlerinde giysi yer transferi yapıyorum.
Bugün de işte bu transferi gerçekleştirdim. Yazlıklar kalktı yerine kışlıklar kondu.
Her sene yılda iki kere tekrarlanan bu devrim niteliğindeki çalışmada, beni hayrete düşüren, dolap kapasitem ve atılacak giysi potansiyelim.
Her sene yılda iki kere, sadece iki kapağı ve 4 rafı olan gardırobumdan en az iki battal boy çöp torbası verilecek kıyafet çıkıyor. Dolabımda kalanlara bakıyorum, vereceklerime bakıyorum bir de zavallı dolabımın kapasitesine bakıyorum. Kendime şaşıyorum. Sezon başında zaten iki torba kıyafet vererek bu dolabı boşaltmamış mıydım ben; bir sezonda yine iki torbalık kıyafeti nasıl doldurdum?
Bazı sezon başlarında vermeye kıyamadığım kıyafetlerim oluyordu. Onlar dolapta, yeni gelenler dolapta; hatta yeni gelenler dolaba sığmadıkları için koltuğun üstünde. Dağınık bir oda, aradığınız bulamadığın sıkış sıkış bir dolap. Aynı hayatlarımız gibi.
Evet aynı hayatlarımız gibi. Kapasitemiz belli; biz bu alana bir şeyler koyuyoruz. Kendi aldıklarımızı(beklentilerimiz), hediye gelenleri(hayalkırıklıkları), ödünç aldıklarımızı(acılar), annemizin evinden arakladıklarımızı(stres). Kapasitemiz dolmaya başlıyor. Omuzlarımız, başımız ağrıyor. Daha sinirli, daha gergin oluyoruz. Kaçıp gidesimiz, çığlık atasımız, herkesi bir boğasımız geliyor; çünkü artık dolap doldu. Artık yazlık/kışlık yapma zamanı. Yılda en az iki kere, herşeyi yatağın üzerine döküp; işe yarayanları yeniden rafa koyma;işe yaramayanları da verme zamanı.
İnsan bazen vermesi gereken işe yaramayanı vermeye kıyamıyor. Ya yenisi gelmezse diyor, ya yenisi istediğim gibi olmazsa diyor, ya onun yeri hep boş kalırsa diyor. Korkuyor. Korktukça onu dolabın daha diplerine saklıyor. Oysa ihtiyacın olan sana hep gelicek, hep geldi. İhtiyacın olanı etkin şekilde dolabına yerleştirebilmen ve aradığında kolayca uzanıp alman için o dolabı boşaltman lazım. İşe yaramayanları torbaya koyman ve işe yaracak birilerine gidebilmesi için vermen lazım.
Rafları boşaltman, odayı havalandırman, yeni sezona hazır olman lazım.
Hadi, kendin için, gitmesi gerekenlere izin ver. Sev, affet ve NEFES al.

Bilgen,hoşgeldin

15 Eylül 2014 Pazartesi

Değişim Rüzgarları

Geçen hafta nasıl başardım bilmem dizimi sakatladım ve perşembeden pazartesiye kadar, salonumdaki üçlü koltukta yattım.
Eeee can sıkıntısı tabi ne yapmalı ne yapmalı derken gençliğimin sevdiğim dizilerinden Sex and The City dizisinin serisini buldum ve 4 gün boyunca 30 lu yaşlarında Newyork’lu 4 bekar kızın maceralarını seyrettim. Elbiseleri, markaları, aşklarını seyrettim. Seyrettikçe elbiselere, ayakkabılara, incecik vücutlara heveslendim. Hatta dizim iyileşir iyileşmez hemen alışverişe çıktım. Kendime topuklu ayakkabı, son moda takılar, kirpikleri uzun gösteren rimel, teni yumuşacık yapan kremler, cilt bakım ürünleri ve tabiki makyaj malzemeleri aldım.
İlk gün süslendim ofise gittim.
Ofisimizde bir yönetim odamız var ve o odayı sevgili ortağım Bülent ile paylaşıyorum. Bilgisayar ekranından her kafamı kaldırdığımda, onun sevgi dolu yüzünü görüyorum. Tabi sevgi dolu yüzü yanında siyah sakallarını, esmer tenini de unutmamak lazım. (Ama Allah var ofisteki en şık adam o) Artık onun hareketlerini o kadar kanıksadım ki, elimi koltuğun koluna onun attığı gibi atıyorum. Hatta bazen onun sakallarını sıvazlama hareketini yüzüme yapıyorum sıkıldığımda. Benim süslenmiş halimi görünce; “Hayırdır, bir yere mi gidicen?” dedi.
İkinci gün Bülent’in yanında ofisteki kızlara baktım. Makyaj yok, kotun üstüne tshirt giyen bizim ofise çalışmaya gelmiş. Sedef biraz şık ve havalıydı ama çoğunluğun yanında o da sönüktü.
Üçüncü gün bende yine makyajsız, crocslarım ve kotumla işe gittim. Her şey eski haline döndü.
Bir kez daha anladım ki hangi enerji alanında yaşarsan o enerjiye dönüşürsün. Şişmanlarla gezersen şişmanlarsın, zenginlerle gezersen zenginleşirsin, depresif insanlarla gezersen depresyona girersin. Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim hesabı işte.
Hmmmm,o zaman Bülent’e dönüşmemek için ne yapacağım?
Enerji alanımı değiştireceğim.
Yaşasın değişim.

Bilgen,themelek