21 Haziran 2010 Pazartesi

Birşey Yapmalı

Bu hafta ruhen çok yorulduğumdan olsa gerek, Pazar günü elim kolum kalkmıyordu.

Yapmam gereken birçok işi bitirdikten sonra, salondaki köşeme kuruldum. Uzun zamandır yapmadığım için nasıl açıldığını bile unuttuğum televizyonumu açtım ve boş gözlerle ekranda oynayan resimlere baktım.

Oynayan resimler birden anlam kazanmaya başladı. Türk bayrağına sarılı birçok tabutun çeşitli illere dağıtılışını gösteriyordu. Feryat eden anneleri, dik durmaya çalışan babaları, koluna girilmiş kardeşleri gösteriyordu.

Kanalı değiştirmek istedim. Ama yapamadım. Kalbim artık vurdumduymaz davranmaktan yorulmuştu. Kendi evladımı düşündüm. Kardeşimi düşündüm. Kuzenlerimi düşündüm. Askere uğurladığım arkadaşlarımı düşündüm.

İçim yandı. Bu ilk değildi evet ve bu gidişle son da olmayacaktı ama artık benim kalbim bu yaşananları sıradan bir olay gibi hafızama kazımaktan yorulmuştu.

Allah’a, Allah’ın çizdiği kadere, doğduğun saatten itibaren öleceğin saniyenin belli olduğuna inanırım. “Ömürleri o kadarmış” diyebilirim ölüm acılarında. Ama ölüm böyle olmamalı diye bağırdı yüreğim.

Ağlamaya başladım.

Bir şey yapmalı, dedim kendi kendime. Bir şey yapmalı artık.

Askerlik dediğin şey, anne şefkatiyle büyümüş tek hücreli erkek milletine, annesi olmadan yaşamanın ne zor olduğunu gösterme yeri olmalı. Erkeksin ya, hani ilk çağdan gelme koruma ve avlanma güdülerin var ya, hani olur da bir gün koruman gereken bir evin, bir kadının, çoluğun çocuğun olursa nasıl koruyacağını anlatma yeri olmalı. Ama askerlik bu olmamalı.

Bir şey yapmalı. Cidden bir şey yapmalı.

Hadi…

Bilgen,vatansanacanımfeda

17 Haziran 2010 Perşembe

Bir İyi, Bir Kötü

Dün Allah’ın gücüne gitmesin ama berbat bir gündü.

Önce bir dost ile yenen öğle yemeğinde aşkın ne kadar büyük bir yalan olduğunu öğrendim.

Öğle sıcağında 118 kiloluk bedenimle İzmit’in bir ucuna kadar gidip, hesabımızdaki paranın Kartal şubesinden çekilebileceğini öğrendim.

İşe döndüm, kesin gözü ile baktığım teklifin kabul edilmediğini öğrendim.

Neyse ki gün bitti. Çocuklarım beni oyalar diye düşünüp eve koştum. Onları da alıp Kipa’ya geçtim. Onlar Kipa’da top havuzunda oynarken bende hemen havuzun yanına sandalye çekip, yarım saatliğine de olsa bugünden uzaklaşmak için kitabımın sayfalarına gömüldüm.

Aradan 10-15 dakika geçmişti ki yanımdaki kadın beni dürttü ve “Hanım hanım kitap okuyacağına çocuklarınla ilgilen” dedi.

Kadının bu tavrı deli etti beni. Havuzun kenarında oturuyorum, kulağım onların kahkahalarında, bir gözüm sürekli üstlerinde. Ne saçmalıyor bu kadın diye düşünürken, abla o yayvan ağzıyla açıklama yaptı.

“Aha şu kırmızılı senin oğlan değil mi? Bak sıçmış. O boklu pantolonu ile havuzda dolanıyor”

Kadını öldürmek istememe rağmen kadın doğruyu söylüyordu. Ahmet’in bezinden dışkısı şortuna geçmişti ve tamamıyla hijyen kurallarına aykırı bir şekilde geziniyordu. İşin kötü tarafı yanımda ne bez ne de yedek bir kıyafet vardı.

Utanç içinde çocukları havuzdan kaptığım gibi Kipa’ya girdik. Ahmet’e bez, ıslak mendil ve şort alıp tuvalete doğru koşmaya başladık. O sırada Elif koşmaktan vazgeçip bacaklarını çaprazladı ve “Anne çişim geldi, koşamam” dedi.

Bir elimde alışveriş torbası, bir elimde bok kokan oğlum, 1metre ötemde çişi gelmiş kızım, zaten yorgunum, canım sıkkın, ayaklarım şiş.

Yine ruhum yükseldi ve yukarıdan kendime baktım. “bitsin artık bugün Allah’ım, ne olur” dedim.

Ruhum yeniden bedenime indi. Alışveriş torbalarının olduğu kolumun altına Elif’i aldım. Tuvalete koşarken Elif’in omzunu duvara vurduk. Ağlamaya başladı. O ağlıyor diye Ahmet de ağlamaya başladı.

Velhasıl, Elif tuvaletini yaptı. Ahmet’in altı değişti. Yeniden oyuncaklara geri döndüler. Ben bitkin, onlar mutluydu.

Bugünse mübarek gün.

Güzel Allah’ım, herkesin gönlündekini biliyorsun. Ya gönlümüzdekini hayırlı kıl, ya da hayırlı olanı gönlümüze razı eyle.

Rızanı ve elini üstümüzden çekme.

Hayırlı kandiller.

Bilgen,bazentakediyor

4 Haziran 2010 Cuma

Hayal Kurmak Güzel, Gerçekler Daha Güzel

Bir çocuğum daha olsun istiyorum.

Adı bile hazır “Ali Baran”.

Hııımm kız olursa mı, kız olmayacak ama illa olursa diye “Behice ……”. Kız olmayacağından o kadar eminim ki ikinci ismini bulamıyorum bile.

Kocaman karnım olsun istiyorum, sallana sallana yürüyeyim. Sıcaktan şikâyet edeyim, reklâmlarda ağlayayım, geceleri uyuyamayayım. Sanki dünya benim etrafımda dönüyor sanayım ve benimle ilgilenilmediğinde bozulayım.

Evde yeniden bebek kokusu olsun istiyorum. O minnacık şeyi omzuma alıp sıcaklığını duyarak ninniler söyleyeyim istiyorum. Mevlüdünü okutayım, altınlarını sayayım, diş buğdayı yapayım istiyorum.

Elif, Ahmet ve Ali kucağımda olsun ve onlara sımsıkı sarılayım ve “işte, mutluluk bu” diyeyim. 10 dakika sonra sıkılıp “Anne, alsana şunlardan birini kucağımdan. Aaaa daraldım ama, çıktınız hepiniz üstüme” diye bağırayım. Hepsi kucağımdan gittiğinde ise hepsini yeniden çok özleyeyim. Sonra da delirdiğimi düşünüp ağlayayım istiyorum.

Tabi Ali Baran için maalesef bir adam lazım. Adı “koca” olan, hayatıma yeni bir şey katamayacak, aksine varlığı ile omuzlarımda ek bir yük olacak, beni delirtecek, sinir edecek, hamileliğimi, loğusa zamanımı veya herhangi bir özel zamanı ağlayarak geçirmeme sebep olacak, evin içinde dolanıp huzurumu bozacak, sanki ben 13 yaşındaymışım gibi her yaptığıma karışacak, çocukların yükünü taşımama yardım etmek yerine bir de kendi sorumluluğunu benim üstüme yükleyecek, bir adam lazım.

Yok kalsın, ben hayatımı çok seviyorum. Babam evlenmeden çocuk sahibi olmama izin verene kadar da Ali Baran sadece hayallerde kalacak. (Duyan da babamın böle bi konuda ikna olabilirliği varmış sanır. Kendimi vurdurtmadan bu yazıyı bitireyim)

Hayırlı cumalar,

Bilgen,kızınıdövmeyendizinidöver

1 Haziran 2010 Salı

Ohhhh Yandannn

Allah biliyor ya, her mevsim dönüşümleri benim için eziyettir.

Geçen sene olan pantolonlar olmaz, kazak ya da t-shirtler dar gelir. Nasıl bir yaratıksam ben, her sene muhakkak eklerim narin kilolarımın üzerine birkaç tane daha.

Gene bir mevsim dönümündeyiz.

Dolabın kapağını açtım. 2 senedir kalçamı tef gibi saran, hatta geçen sene hiç içine giremediğim krem rengi pantolon bana bakıyordu. Ben de ona baktım. Bir müddet bakıştıktan sonra aldım pantolonu. Derin bir nefes aldım ve giydim. Aaaaaa oldu. Hem de bol oldu.

Bunun üzerine, “olmayanlar” diye ayırdığım kutuyu açtım. Aman Allah’ım 2 sene önce aldığım ve hâlâ etiketi üzerinde duran elbisem de oldu. Sonra siyah şortum oldu. İnanamıyorum pembe eteğim de oldu.

Eee dile kolay 18 kilo verdim.

Allah iki haneli kilolara düşmeyi de nasip etsin.

Bilgen,nazaretmeneolurazyesenindeolur