30 Mayıs 2013 Perşembe

Göremediklerim

Çocuklarım olduğundan beri doğru düzgün televizyon seyredememekteyim.
Hani sizler dizilerden, dizi karakterlerinden bahsediyorsunuz ya, onlar benim için cidden yabancı insanlar. Hatta bana bazen dizilerle ilgili yorumumu sorduklarında, “ben dizi izlemiyorum” dediğimde, insanlar sanki dizi izleyenleri küçümsüyorum filan sanıp, kimisi “bende izlemiyorum da işte bi bu dizim var, bir Muhteşem Süleyman var, bir Yalan Dünya var, bir ….. var” diye savunuyorlar. Oysa ukalalıktan filan değil çocuklar yüzünden izleyemiyorum.
Son 6 senedir, benim akşamlarım Vinidi Puu, Pepe, Kalu, Vings, Süper Köpek, Taş Devri, Tom ve Jeri gibi 0-6 yaş dünyasının görselinde geçiyor. Düşünün akşam Vini di Puu da paylaşmak güzel şeydir temalı bir bölüm izlemişim, Ayı Vini Tavşanın küreğini almış, vermeyi unutmuş, piglet arabuluculuk yapıp küreği vermişler, tavşan kızdığı ve arkadaşını kırdığı için üzülmüş, en sonunda paylaşmak ile ilgili bir şarkı söyleyip bölüm bitmiş ve bende koltukta sızmışım. Bütün gece rüyamda Tigırı, Ayı Viniyi filan görmüşüm, sabah kalkıp işe gelmişim, gerçek dünyayı görmüşüm. Tabi beyin hemen toparlanamıyor, noldu kardeşliğe, paylaşmaya diye sorup duruyor, neden işten çıkmadan önce birbirmize sarılıp şarkılar söylemiyoruz acaba diye boş boş bakıyorum.
Hoş Allah’tan biraz büyüdüler de, biraz daha konulu çizgi filmlere geçtik ama geçtiğimiz yerde tabi gene hayal dünyası. Mesela kahramanların artık özel güçleri var ve kötülerle savaşıyoruz. Aklıma takılan ise, bu özel güçlü kahramanlar, kötüyle savaşıyor yarım saat, artık yenildi yenilecek, hoooop özel gücü devreye sokuyor, arkada bir müzik, önce kahraman acaip hareketler yapıyor, elbise değişiyor, aksesuar geliyor, bizimkinin bakışları bile değişiyor. Allah yarattı demiyor, iki hamlede yeniyor kötüyü. Benimkiler sevinç çığlıkları atıyor, bizimki yendi diye.
Sanki tüm çizgi film anlamlıymış gibi, bizimkinin bu anlamsız dövüşünü algılayamıyorum. Madem bu kötüyü dönüştüğünde iki hamlede yeniyorsun be yaratık, o zaman hemen dönüş, yen, bitsin. Nedir ki bu anlamsız çaba? Hayır gücün belli bi kullanım limiti mi var da illa son ana kadar bekliyorsun?
Yine Elif’le Ahmet pür dikkat Kunfu Fut’u seyrediyorlarken, bende bu kafamdaki çelişkiyi bizimkilere sordum.
-          Elif, madem bunların süper gücü var, neden son ana kadar bekliyor da, başta kullanıp işi bitirmiyorlar?
-          Anne, herşeyin bir olması gereken zamanı var, bunu göremiyor musun?
Cidden bunu göremiyor muyum?

Bilgen,themelek

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Olduğu Kadar, Olmadı Kader


Belki farkındasınızdır, Pazar gecesi Hıdırellez’di.
Çocukluğumdan beri pek bir severim Hıdırellez’i.
Küçük şehirlerin, geniş mahallelerinde büyüdüğümüzden ve hepimiz birbirimize benzediğimizden, aynı şekilde kutlanırdı Hıdırellez mahallece yada sülalece.
İlla bir gül ağacı ya da gül fidanının altına niyetin ya kağıda çizilip ya da yazılıp gömülecek ya da küçük taşlardan niyetine benzer şekiller oluşturulacak. Sabah ezanı ile de evin tüm camları açılacak ki, Hızır Aleyhisselam evi ziyaret etsin.
Bu sene hiç içimden gelmiyordu, ne de olsa nefesim açık, tam ve bağlantılı. Yaradan zaten özümün istediği her şeyi veriyor, ne gerek var şimdi 2 kat aşağı in, göm, çık vs vs vs  ama Adapazarı’ndan birkaç telefon gelince eski dostlardan, hadi dedim, çocuklara eğlence olsun.
Elif’le Ahmet’i aldım karşıma, dedim ki “bu gece ne dilek dilersek Allah dileğimizi kabul eder. Haydi şimdi dileklerimizi yazalım ve toprağa gömelim”.
Elif yazmayı da yeni öğrendiğinden bir sürü şey yazdı kâğıda.
Ahmet ise önce dileğin ne demek olduğunu sordu.
Sonra bunun noel mi olduğunu sordu.
Hızır kim dedi.
Noel Baba ile Hızır Hz. Arkadaş mı diye sordu.
Benim artık sabrım taşınca da dileklerini söyledi; İNŞAAT OYUNCAĞI.(???!!!)
Yazdık ve gömdük ve nihayet uyuduk.
Pazartesi günü okuldan çıktık, eve geldik. Ahmet evde deli gibi aranıyor. Ne aranıyorsun evladım, dedim.
İnşaat Oyuncağımı, dedi. Dün diledim ya, gelecek işte bugün oyuncağım.
Dondum kaldım. İşte dedim kendi kendime, biz yıllarca dilek dileyip o ağacın altına gömdük ve bir yıl içinde olur diye bekledik. Oysa Ahmet’in limiti yok, engeli yok. Gece diledim, sabaha olmalı diyor, çünkü zaten adam saf öz ve ruhu Yaradan’la bağlantıda. Dileğinin gerçekleşmesini engelleyecek sebepleri sıralayıp da bu sebepleri yaratmıyor zihni.
Aslında Ahmet’in bir engeli var; o da inşaat oyuncağının ne olduğunu bilmeyen BEN L
Bilgen,themelek