18 Mayıs 2010 Salı

Tanrıdan Diledim 5

Bir dostum “dileğini dilerken ayrıntıları da söyle; yoksa boş bıraktığın ayrıntıyı Yaradan senin adına doldurur. Mesela ayaklarımı yerden kesecek, iyi huylu, kibar, romantik birini istiyorum dersin. Ama medeni halini veya milliyetini veya başka bir ayrıntıyı boş bırakırsan, elindeki ilk adamı yollar sana. Sende neden bu böyle diye bakarsın” demişti.

Ben de demek bu işler böyle gidiyor deyip, Tanrı’dan diledim. Yazdıkça yazasım da geliyor şusu olsun busu olsun diye.

Ama ne yalan söyleyeyim yazdığım hiçbir şeyin önemi yok. Ben onu gördüğümde kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmadıkça veya ilk zamanlar atıp zaman geçtikçe bu atışlar normale iniyorsa abi som altından taç olsa ne olur olmasa ne olur.

Salsa bilmese, dans edemese, kulağıma şarkılar söyleyemese ne olur. Ben ona aşıksam eğer, elini sallasa “ahh” derim “ne hoş bir hareket bu böyle” ve haplanmış tavşan gibi onu takip ederim.

Tek istediğim Allah ayaklarımı yerden kesecek, ve beni çok sevecek bir adam versin. Adamı seçerken de babamla annemin kriterlerini göz önüne alıp bana göndersin.

Bilgen,buyazıburdabitervebençekipgiderim

14 Mayıs 2010 Cuma

Tanrıdan Diledim 4

Erkek dediğin her ortama girecek.

Latin gecelerine aktığınızda bir iki figürle seni döndürmesini bileceği gibi, türkü bara gittiğinizde ise birkaç türkü mırıldanıp, şebabe (!) oynayabilecek. Ağır bir aile yemeğinde yanında gayet ciddi şekilde oturacağı gibi, birilerinin okumasına gittiğinizde ise vazifesini sonuna kadar yerine getirebilecek.

Her yere benimle gelsin demiyorum ama gelmesi şart olan yerlerde ise acaba napıcak diye gergin oturtmasın beni. Bilmeliyim ki o zaten her ortamı bilir, ortamına göre hareket eder, beni sıkmaz, kaş göz yapmaz, dürtmez ve ne olursa olsun eğlenceli bir yön bulur. Zaten birlikte değil miyiz, daha büyük eğlence var mı?

İlla her şeyi de bilmesi gerekmiyor ama her konuda da bir fikri olsun. Bir duymuşluğu, bir görmüşlüğü olsun. Okumayı, gezmeyi sevsin. Meraklı olsun ama mahalle karısı gibi değil. Bizimkisi araştırmacı bir merak olsun. Denesin, denemekten bıkmasın. Ben nasıl olsa onun hep arkasındayım.

Sabit fikirli de olmasın, dar kafalı da. Elbette prensipleri, doğruları, yanlışları olsun ama şu hayattaki her şeyin insanlar için olduğunu da kabul etsin. O öyle yaşamasın belki ama kendi gibi yaşamayanları da kınamasın. Hoşgörülü ve merhametli olsun ama hayır demeyi de bilsin ve herkes bilsin ki o hayır dedi mi bir daha evet dedirtemezsin.

Seninle salsa yapsın, şebabe (!) oynasın filan diyorum ama karı gibi kıvırtmasın. Sert dursun, dik dursun; bir tek sen bil aslında onun ne kadar yumuşak olabildiğini…

Bilgen,imkansızıistiyorum

Not: Şembabe mi Şemame mi, neydi şu oyunun adı???

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Tanrıdan Diledim 3

Erkek dediğin hediye vermesini bilecek.

Öyle illa yıldönümü, doğum günü ve buna benzer günleri takip etmeyecek.

Öğlesine çıktığınız bir öğle yemeğinde küçük bir paket uzatacak sana ya da sabah uyandığında yastığın altından çıkacak bir şey.

Muhakkak bir not eklemiş olacak hediyesinin yanına. “Gözlerin geldi aklıma” diyebilir, “beni hep mutlu ettin,teşekkürler” diyebilir, “aslında sana çok kızdım, bunu her gördüğünde bir daha beni kızdırmaman gerektiğini hatırla” diyebilir, ya da sadece bir şarkı veya şiir ekleyebilir. Ama muhakkak bir not eklenmiştir.

Asla sana alacağı hediye ile ilgili konuşmaz erkek dediğin. Zaten senin ağzını aramasını bilir. “Ben ne alacağımı bilemiyorum, al şu parayı kendine bir şeyler al” demez ya da “ikisinden birini alacağım, hangisini istersin” demez. Bilir ne alacağını, planlamıştır. Hediye kişiye özeldir ve emek vermiştir. Verdiği emeği bilmek bile seni mutlu eder, aldığı hediyeyi beğenmesen de.

İşte sen habire böyle şımartıldığın için sana göre her gün sevgililer günüdür. Arkadaşların heyecanla sevgililer gününde aldıkları hediyeleri anlatırken sen şaşıracaksın bu tek düzeliğin insanları nasıl da mutlu ettiğine ve sessiz bir minnet göndereceksin Yaradan’a onu sana verdi diye, ama kimseler duymadan.

Bilgen,şansımıçokzorluyorum

Tanrıdan Diledim 2

Erkek dediğin, öyle vıcık vıcık olmayacak.

Ağzında sürekli “seni seviyorum” lafı dönüp durmayacak ya da ne bileyim “aşkım”, “balım”, “balkabağım” gibi laflar çıkmayacak ağzını her açtığında.

“seni seviyorum” lafını öyle bir zamanda ve öyle bir şekilde söyleyecek ki, alyuvarlarına kadar hissedeceksin seni nasıl da çok sevdiğini ve o alyuvarlar damarlarında dolaştıkça da hatırlayacaksın seni sevdiğini. İşte bu sebeple de sürekli duymak için çırpınmayacaksın o cümleyi; o da söylememek için diretmeyecek zaten. Sadece yeri ve zamanı geldiğinde ve ikinizde hissettiğinde söyleyecek.

Sana hitabı, sana özel olmalı. Senin için bulunmuş bir isim, bir rumuz, bir lakap olmalı ve sen bilmelisin bu isim bir tek sana ait, bu hitabı bir tek sana yapıyor. Öyle her eski sevgiliye de zamanında söylenmiş olan genel laflar olmamalı. Ağzından o kelime çıktığında “acaba başka kimlere böyle hitap etti?” diye düşündürmemeli.

Evet herkesin bilmesinde mahsur yok bu hitabı ama bir tek sen bilmelisin bu ismin o dudaklardan bu kadar yumuşak, bu kadar sıcak nasıl çıktığını.

Kendi isminle seni çağırdığında da anlamalısın ki bir şeyler ters gidiyor. Ya kızmıştır, ya kırılmıştır. Adını duyduğunda endişelenmelisin kötü bir şey var diye, pır pır etmeli kalbin, telaşa düşmelisin. Nasıl düzeltmeli diye kıvranmalısın.

Herkesin seni çağırdığı şu adın var ya, bir tek ondan duyduğunda acı vermeli…

Bilgen,amin

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Tanrıdan Diledim 1

Erkek dediğin, sohbet demlenmeye başladığında dost ortamında, şen kahkahalar arasındayken birden kulağına eğilip, içinde bulunduğu durumun verdiği keyfi anlatan ya bir şarkı mırıldanacak sana yada bir şiirin mısraların döktürecek.

Kimseler duymayacak. Sadece sen ve o. Gözlerinin içine bakacaksın alkolden mi bu mısraların kaynağı yoksa aşktan mı geliyor bu şarkılar diye ve kendini göreceksin o gözlerde. Işıl ışıl parlayacak sana baktığında. O ışıltı gözlerini kamaştıracak, alıp götürecek o gözlerdeki aşk seni, ayaklarını yerden kesecek. Bu dünyada tek sanacaksın kendini, eşsiz sanacaksın, antik çağdan kalma dokunulmaya kıyılamayan nadide bir sanat eseri sanacaksın.

Erkek dediğin erkekliğini bilecek, sen de kadınlığını. Bu bakışmanın sonunda şapur şupur bir öpücük gelmeyecek toplum içinde. Zaten o bakışlarda anlatılacak her şey. Belki teşekkür mahiyetinde bir eline dokunur, belki başını omzuna koyarsın ve dostların sohbetine geri dönersin.

Kimseler bilmez kalbin kaç binde atıyor, o gözler sana ne anlatıyor. Kimseler bilmez…

Bilgen,biryazıdizisibaşlıyor

6 Mayıs 2010 Perşembe

Bahar Geldi de Uykum Geldi

Nasıl bahar yorgunluğu var üstümde anlatamam.

Öğleden sonraları elim kolum kalkmıyor. 12 ye kadar ne çalıştıysam o. Zaten sürekli bir çimene yayılasım, ayaklarımı toprağa basasım, ağacın gölgeliğinde oturup denizi seyredesim var.

Suratımda bol ekşili kısır yemişimde, ağzında ekşisi, midemde ise şişkinliği varmış surat ifadesi ile dolaşıyorum. Neyin var diyorlar. Yok ki bişeyim, bahar yorgunluğu işte.

Mesela dün hıdrellez arifesiydi. Hani gül ağacının altının dileğini yazıp çizip koyarsın da Hızır Hazretleri o gece gelip dileğini kabul eder. Dileyecek çok şeyim olmasına rağmen üşendim aşağıya inmeye ve dilek dilemeğe. Onun yerine balkona çıktım, başımı aydınlık gökyüzüne kaldırdım, “Ey Allah’ım” dedim “Gönlümde olanı biliyorsun. Gönlümde olanı hayırlı kıl, ya da hakkımda hayırlı olanı gönlüme razı eyle”

Bahar yorgunuyum a dostlar, elimden tutup silkeleyecek varsa buyursun, yoksa ben uyuyacağım.

Bilgen,yorgun