17 Ağustos 2009 Pazartesi

17

Bugün Mete Amca geldi.

Onu en son gördüğümde, İzmit’te lapa lapa kar yağıyrdu. Kaldırımlar, şehir içinden geçen tren yolu, evlerin çatıları, ağaçların dalları bembeyazdı.

Sırtımda temiz çamaşırlarımın olduğu sırt çantam, başımda berem, ellerimde gri eldivenlerim, üzerinde tüm üniversite hayatımı birlikte geçirdiğim o zamanın modası olan panço bir kaban ve ayaklarımda CAT botlar. Yolculuk İstanbul’a. Yaş 17.

Mete Amca, İzmit Tren Garı’nın müdürü idi. Tam garın ortasında kocaman bir odası vardı. Odasının yerleri ağaç kaplıydı. Odanın ortasında demir bir soba dururdu ve o soba odaya girer girmez insanın içini ısıtırdı. Devlet Malzeme Ofisinden alınmış demir kocaman bir masası, masansın arkasında duvarda asılı deri sumen, sumenin üstünde Atatürk’ün resmi ve eski yaylı misafir koltukları vardı. En sevdiğim şey ise, tren gelinceye kadar onun odasında oturmaktı. O yaylı koltuklara hızlı bir şekilde oturur, yayların beni birkaç kez sallamasına izin verirdim.

Ara sıra masanın üzerinde duran kırmızı çevirmeli telefon çalardı. Mete Amca telefon ile konuşurken elinde tuttuğu bir ucu mavi, diğer ucu kırmızı kurşun kalemle onardı.

Bugün bana baktı ve “Bana hâlâ talebeymişsin gibi geliyor” dedi.

Sanki yüzyıl geçti üzerinden.

Mete Amca emekli oldu.

Tren garı ise restoran.

Artık lapa lapa kar da yağmıyor.

Ama ben kendimi hâlâ 17 hissediyorum.

Bilgen,yuhyaniiiii

Not: Ramazan yardımı için para gönderenlere çoooook teşekkür. Biz sizlerle varız J
Hâlâ elini cebine atamamış pamuk elliler, hesap no aşağıdadır.

Bilgen Uçar, Yapıkredi Ford Otosan Şb. 24587052

Hiç yorum yok: