27 Haziran 2009 Cumartesi

Yıldızlı Gecelerde

Sağ olsun telefonumun şarjı akşamı zor ediyor.

Dün akşamda şarjım bitti. Şarj aleti annemlerde kalmış. Son birkaç “alo”dan sonra “bip” ve telefon kapandı.

Büyük bir çaresizlik içinde evi talan ettim acaba yedek bir telefon var mıdır diye? Nokia5110 na bile razıydım ama yoktu.

Terasa çıktım. Şezlonguma uzandım ve yıldızları seyretmeye başladım.

Korkunç bir yalnızlık çöktü içime. Çaresizlik elimi kolumu bağladı.

Cebimin şarjı yok.

Ev telefonum yok.

İnternet var ama dizüstü bilgisayarım işte.

İletişim çağında yaşıyorum ama tüm dünya ile iletişimim kopmuş durumda.

Birden fark ettim ki başımın üstünde ışıl ışıl parlayan yıldızlar var. Onları seyretmeye koyuldum. Ben daha önce nasıl fark edemedim bu yıldızları diye düşündüm. Karşıda parlayan karşı yakanın ışıklarına baktım. Sarılı beyazlı ışıkların sudaki yansımalarının oluşturduğu dansı seyrettim. Ilık rüzgârın tenimde bıraktığı ürpertiyi hissettim iliklerime kadar.

Hâlbuki ben neredeyse her akşam bu terasta oturup, denizi ve yıldızları seyredip rahatladığımı düşünürüm. Oysa ya telefonum çalardı ya da benim muhakkak birileri ile görüşme yapmam gerekirdi.

İlk defa dün akşam, ılık rüzgârlı terasımda, fıstık yeşili şezlonguma uzanıp, yıldızları seyrettim, hayal ettim, ümit ettim, gülümsedim.

Bilgen,ömrümcehepadımadım

Hiç yorum yok: