19 Mart 2010 Cuma

Meli... Malı...

Bu sabah, “bugün kesinlikle tatil olmalı” diye uyandım.

Saatin alarmını susturdum. Şimdi kalkmalı, yüzümü yıkamalı, pijamalarımı çıkarmadan daha akşamdan hazır ettiğim bavulumun içine sabah koyarım diye ayırdıklarımı da koymalı ve fermuarını kapatmalıydım.

Hiç midem rahatsız olmaz ama ne olur ne olmaz uçakta midemde bir sıkıntı oluşur diye, bir dilim kızarmış ekmek, biraz da peynir (aman efendim ne güzel yenir) ve bir bardak çay ile kahvaltımı tamamlamalıyım.

Ooo saat kaç olmuş, hemen giyinmeliyim. Birazdan almaya gelirler beni bekletmek olmaz.

Evet, bu sabah tatil için giyinmeliydim. Elif’in okul çantası yerine kırmızı bavulum olmalıydı elimde. Şuan oturduğum da ofisteki koltuğum değil, uçak koltuğu olmalıydı. Sıcacık bir yerlere gitmeliydim. Dilini bilmediğim, kültürünü bilmediğim, tarihini bilmediğim sıcacık bir yerler. Acele etmeden sindire sindire öğrenmeliydim her şeyini oraların. Deniz kenarındaki şezlongda uzanmışken, elimdeki turist bilgilendirme kitapçığına bakarak bir sonraki günü kararlaştırmalıydım. Güler yüzlü insanlar olmalıydı etrafımda. İyi hissetmeliydim kendimi. Çok iyi hissetmeliydim.

Neyse, bugün olmazsa biraz erken kaçar, sahile inerim. Denize bakarım. Hayal kurarım.

Hayırlı cumalar

Bilgen,çokmuzor

Hiç yorum yok: