17 Temmuz 2009 Cuma

Özenti İşte...

Çok özeniyorum ev hanımlarına.

Hele altlarında kocalarının aldıkları deve gibi ciplere binen, 36 bedende, havuz yada solaryum yanığı tenli olup öğle yemeklerinde arkadaşlarıyla buluşup sohbet edebilenlere.

Gözlerine sürdükleri hafif far ve daima frenç manikürlü kafam kadar tek taşlı parmaklarında bilmem ne mağazasının şık ama pahalı alışveriş torbasını sallaya sallaya yürüyüp, aslında istedikleri o bilmem ne marka tişörtün kendileri için olan bedenini getirtmek amacı ile mağaza müdürünü nasıl haşladıklarını arkadaşlarına anlatışlarına özeniyorum.

Bazen bende konuştuğum tek konular bunlar olsun istiyorum. “Aradığım mayonun kırmızısı yok, siyahını alayım mı?” diye kocamın önemli bir toplantısını bölebileyim, adam telefonda kızınca da, akşama kadar kafamda kurayım ve akşam adamcağız eve geldiğinde surat asıp, canına okuyayım istiyorum.

Hıım, tabi bir de sürekli hayatın ne kadar monoton olduğundan şikâyet edeyim. Artık çok sıkıldığımdan ve bir arkadaşımın önerisi ile seansına bilemem ne kadar verip bir psikoloğa gideyim. Psikologda bana, artık başkaları için değil, kendin için yaşa demeli ve birden gözümde bir ışık yanmalı. Kendimi bunca yıl nasıl heba ettiğimi anlamalıyım, nasıl yıprandığımı fark etmeliyim. Offf süper güzel bir hayat yaaaa!!!

Ahh ablacım ahhh, ne paranın nasıl kazanıldığını bilmediğine, ne de rahat hayatına kızmıyorum da, şu cipin koltuğunu iyicene dikleştirip, direksiyona iki elle yapışıp 5 saat de park edemiyorsun ya, işte o an bütün şalterlerim atıyor.

Bilgen,babamsağolsun

Hiç yorum yok: