Hayatıma dönüp baktım da bu
akşam, inanmadığım hiçbirşeyi yapmamışım. Öz dediğin şey iyiyi, işe yarayanı,
güzeli paylaşmak ister. Biz cahilce buluruz ama başım ağrıyor dediğinde,
arkadaşının sana verdiği o küçük mavi hap arkadaşın tarafından kullanılmıştır
ve işe yaradığı için sana sunuluyordur. (İstisnai durumlar kaideyi bozmaz)
İnandığım şey içinde kimseyi
sıkboğaz etmemişim. Ben yolumda yürümüşüm, isteyen yolunu benimkiyle
birleştirmiş.
Mesela boşandıktan sonra beni en
çok endişelendiren şey, ben ölürsem çocuklarım ne olacak korkusuydu. Hemen onlara
“büyüyen çocuk sigortası” yaptım. Öldüğümde kimse yerimi dolduramaz ama en
azından bakacak olan kişiye hem aylık para veriyordu hem de çocuklarımın
kumbarasına para atıyordu. Evlatlarım bakan kişiden eziyet görseler bile 18
yaşına geldiklerinde “eeee senle mi uğraşacağım bee” deyip, sigortadan parasını
alıp kendilerine bir hayat kurabilirlerdi.
Eski eşimle çocukların
masraflarını bölüştük ve o sağ olsun okul taksitleri ve harcamalarını üstlendi.
Şeytan dürttü beni gene. Bu adam ölürse çocukların okul taksitleri bana
kalacak. Evladımdır, sağ omzum yorulsa sol omzumda taşırım ama önlemini almak
varken neden yorulayım ki? Eski eşime “okul poliçesi”nden bahsettim. Eğer adamcağız
ölürse, üniversite bitene kadar çocukların tüm okul masrafları karşılanacak.
Benim zaten yaptığım iş gereği
mesleki sorumluluk sigortam var. Babama, kuzene de yaptım. Benim şeytan yine
dürttü beni; eski eşime de yaptırdım. İş bu, kaza olur bela olur. Hele bir de
ölümlü kaza olur, sen suçlusun derler, tazminat ödetirler. Adam malı mülkü
tazminata yatırmasın çocuklara bir şey kalsın dedim. ( yaa bir tek eski eş
evlenir de malı mülkü yeni eşine yaparsa durumuna karşılık bir sigorta
bulamadım. Ama araştırıyorum. En kötü ihtimal her sene adama hayat sigortası
yaptırıp mirasçısı olarak çocukları göstereceğim)
Bankadan kredi çektiğim için
zaten hayat sigortası yaptım kendime. Ölürüm kalırım, daha kırkım çıkmadan
banka dayanmasın anamın babamın kapısına. Kuş gibi uçtu gitti desinler.
Arabamın kaskosu, trafiği zaten
var.
Evimin daskı var ki deprem en
korktuğumuz felaket. Ayrıca eve konut sigortası da yaptım. Tüm gün evde
değiliz, hırsızı var uğursuzu var, doğalgazı patlatabilen, suyu açık unutabilen
komşusu var. Ayrıca poliçemin içinde evime gelen misafire evimde bir şey olması
halinde hastane masraflarını karşılama maddesi de ekledim. Misafirdir şimdi,
ayıp olur. Gelecek benim evimde Ahmet’le boğuşurken bacağını kıracak; ben alıp
misafirimi hemen en iyi hastaneye götürüp; taburcu olurken “koy cüzdanını
cebine burada senin paran geçmez” diyeceğim. Şanım yürüsün.
Kış geldi, okullarda salgın
hastalıklar başladı. Çocukları doktora götürüyorsun. Ssklıyız ama üstüne bir
ton para veriyoruz. Oturdum hesapladım, şu kadar götürsem şu kadar öderim,
poliçenin de bedeli bu. Tamamdır, dedim ve “tamamlayıcı sağlık poliçesi”
yaptım.
İşyerimin zaten yangın poliçesi
var. Hırsızlıktı, seldi, suydu, terör olayıydı hepsi var. Ayrıca ülkemde artık
insanlar tazminat davalarına uyandıkları için beni çalışanıma, müşterime, hatta
müşteri olmayıp bir şey sormak için bile işyerime girip ayağı kayıp düşüp
kafasını kırıp bana “yerler ıslak o yüzden düştüm, tazminat ödeyecek bana”
diyene bile karşı beni koruyacak maddeler koydum.
Bir insan bir mesleği yaptığında
bakacaksın, o mesleğini hayatına nasıl yansıtmış. Sigara içme ölürsün, diyen
doktorun cebinde sigara mı var? Finans dergilerinde para tüyoları veren köşe
yazarı senin banka hesabın kaç haneli?
Herkes ekmeğin karın doğurduğunu
bilir ama bir tek ekmeği yiyenin karnı doyar. Bakacaksın, bu adam ekmeğin
faydalarını ve doyuruculuğunu biliyor mu, yoksa ekmeği yiyor mu? Yiyen adama
yanaşacaksın, çünkü o nasıl yendiğini biliyor.
Yolunuz açık, enerjiniz yüksek
olsun.
Bilgen,sigortacınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder