12 Ağustos 2008 Salı

Pis Kıskanç

Kıskanç bir insan değilimdir. Ancak şu hayatta 3 şeyi kıskanırım

1) Angelina Jolie
2) Gece sorunsuz uyuyan ve uyanmayan çocuğu olan insanları
3) İlk aşkıyla evlenenleri

Aslında sıralamayı yanlış yaptım. İlk aşkıyla evlenenleri en çok kıskanıyorum. Onlar bir peri masalında yaşıyorlar. Prens ile Prenses birbirlerine aşık olur ve mutlu son ile biter masal. Onlar gökten düşen üç elmadan habersizdir. Oysa diğer insanların başına gökten 3 elma düşüyor. İnsanların aşkları bitiyor. Acı çekiyorlar. Bir daha asla sevemeyeceklerini, o olmadan yaşayamayacaklarını sanıyorlar. Buna inanıyorlar. Sonra karlar eriyor, bahar geliyor ve yeni bir aşk yeniden insanın kalbini hareketlendiriyor. Kelebekler yeniden uçuşuyor midelerinde. İnanamıyorlar. Bir kez daha ha? Bu ne büyük lütuf!!!

Ve eğer kısmet değilse bu da bitiyor. Yeniden yaşanan aşk acısı. Dünyanın sonunun geldiğini düşünmeler, hiç bitmeyecek sandığın gözyaşları. Sonra yeniden gönlüne bahar geliyor ve yeniden aşık oluyorsun. Bakıyorsun ki, bu hep oluyor. Artık gidişatı biliyorsun. Heves ne zaman geçer, aşk ne zaman biter. Daha olgun oluyorsun. Aşk her zaman kalbini çarptırıyor ama filmin sonunu biliyorsun.

Oysa ilk aşkıyla evlenenler için bu yukarıda bahsettiklerimin hiçbiri geçerli değil. Onlar kalplerini ilk çarptırmış olan insanla hayatlarını devam ettiriyorlar. Başka biriyle bu duyguların yaşanabileceğini bilmedikleri için, ona bu duyguları yaşatana daha bir sıkı sarılıyorlar. Sen onlara aşkın bitebileceğinden bahsettiğinde duyduklarına inanamaz şekilde şaşırıyorlar. Günümüzün büyük sorunu “aşkların yapaylığı” onların hiç anlayamadığı bir gerçek. Onlar saf, temiz ve berrak. Aynı olması gereken gibi.

Ve Prens ile Prenses rüya gibi bir düğünle evlenir, sonsuza dek mutlu yaşarlar.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.

Bilgen,şuangelina’nınsuratınaçokpisçakasımvar

Hiç yorum yok: