3 Şubat 2012 Cuma

Annnemm Annemmm

Ahmet’in elini sımsıkı tuttum.

Yollar kar buz ve benim geçmişim ise kaygan zeminde düşme rekoru ile dolu olunca nasıl itina ediyorum yavrumun yanında düşmeyeyim diye.

Şu yan sokaktaki berbere gideceğiz, oğluşumun saçlarını kestirmek için. Yolu yarıladığımda, ördek gibi yürümekten bacaklarım gerilmiş, bütün kalın kazak, hırka ve paltolarımı fakire fıkaraya verdiğim için ise onların duaları ile ısınmış bir halde söylenip duruyorum kendi kendime, “ne gerek vardı bu soğukta çocuğun saçlarını kestiriyorum” diye.

Karşıdan çocuklu kadınlar geliyor. Yani ben, yanlarında sadece gözünün bir kısmı gözüken o giysi yumağı içindeki varlıkları çocuk olarak düşünüyorum. Allah Allah diyorum, zavallıcıkların kafası kapalı, ağızları atkı ile kapalı, nasıl nefes alıyor ki bu yavrular. Ayrıca yolu da zor görüyorlar.

Sonra bir kadın daha geliyor, çocuğu gene giysi yumağı.

Bir kadın daha geçiyor, onunda yavrusu sarıp sarmalanmış.

Kadınlara bakıyorum, paltoları, atkıları, eldivenleri var

Kendime bakıyorum üzerimde sadece bir mont.

Kadınlar bir de yanımdan geçerken acıyarak bakıyorlar bana ve Ahmet’e. Zaten zor yürüyorum Allah Allah.

Dar bir kaldırımda, kadının biriyle durup yol verdik birbirimize. Önce onun oğlan geçti, sonra benim ki, kadın yüzüme baktı, “bi atkı sarsaydın bari çocuğa” dedi. Hışımla geçti yanımdan.

Ahmet’e baktım. Üstünde sadece bir mont var. Birde son anda akıl edip çocuğun kafasına montun kapüşonunu geçirmişim. Dışarıdan bakınca insanların neden Ahmet’e acıyarak baktığını anladım. Yanakları kızarmış, dudaklar zaten doğuştan kırmızı, iyice büzüştürmüş.

- Annem üşüyor musun? Dedim

- Hayır, dedi.

İçim rahatladı. Daha bir sıkı tuttuk ellerimizi. Siz istediğiniz kadar kapanın, biz böyle mutluyuz dedim içimden.

Allah’tan hasta olmadı.

Ya hasta olsaydı?????

Bilgen,anagibiyarolmaz

Ve bu arada cümleten HAYIRLI KANDİLLERRRR

Hiç yorum yok: